20 Eylül 2012 Perşembe

I."Cicik Boğaz" Çocuklar Ne Yer? Etkinliği




(Kahvaltı yapmak istememe nazlanması)

Merhaba Arkadaşlar, 

Daha önce de bazı yazılarımda Kuzey ile yaşadığımız yeme problemlerinden bahsetmiştim.

"Cicik boğaz" terimini bilenler vardır. 

Bilmeyenler için Türk Dil Kurumu Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü'ne göre;


Cicik boğaz;

               Her yemeği beğenmeyen [ Derleme Sözlüğü c: 3 ] anlamındadır.


Hepimiz çocuklarımız sağlıklı beslensin isteriz ve küçük yaşlardan itibaren sağlıklı beslenme alışkanlıkları vermeye çalışırız. Çocuklarımızın neler yemesi gerektiğini biliriz ama nasıl yedireceğimizi bilemez, bazen çaresiz kalırız...


   Ne pişirsem, nasıl pişirsem, besin değeri, damak tadı, sunumu...

           Nasıl pişirirsek besin değerini daha çok koruruz?

                 Damak tadına uygun hale nasıl getiririz?

                         Sunumu nasıl olsun ki, ilgisini çeksin?

Bunlar gibi birçok şey...

Bir arşivimiz olsun istedim. Deneyimlerimizi paylaşalım.

  • annelerimizin bizi büyüttüğü, bizim çocuklarımızı büyüttüğümüz, kuşaktan kuşağa aktarılan geleneksel tarifleri,
  • yeni nesil tariflerimizi,
  • çaresizlikten uydurduklarımızı,
  • belki de hepimizin bildiği bir yemeğin sunumunu değiştirerek nasıl cazip hale getirdiğimizi,
paylaşalım.

I."Cicik Boğaz" Çocuklar Ne Yer? Etkinliği'mizin 1 Ekim - 30 Aralık 2012 tarihleri arasında http://fincanteyze.blogspot.com/ blogumda ev sahibeliği yapacağım, göndereceğiniz güzel tarifleri ve önerilerinizi bekliyorum.

Tariflerinize -"Cicik Boğaz" Çocuklar Ne Yer? Etkinliği için Fincan Teyze'ye gönderiyorum- diye linkimle birlikte not düşerseniz ve bana haber verirseniz tariflerinizi zevkle yayınlarım.

Blogu olmayan fakat tarif göndermek isteyen arkadaşlarımızda tariflerini, fotoğraflarıyla birlikte hicranu@hotmail.com adresime mail atarak etkinliğimize katılabilirler...

Etkinliğimize herkes davetlidir ve istediği kadar tarifle katılabilirler.

Hatta etkiliğimizin bir sonraki ev sahibi olmak isteyen arkadaşlar da olursa çok sevinirim.

18 Eylül 2012 Salı

Zeytinyağlı Fasülye



Bu aralar bloğumla çok ilgilenemiyorum.
Dönemin başlaması ile yoğun bir iş temposu...
Yazın rehavetini atıyoruz üzerimizden...

Evde her şey yolunda gerçi Kuzey Efendi bazı şeylerden pek memnun değil ;)
İngilizce kursuna başladım.
Bir sene sonra bloğumu hem Türkçe hem de İngilizce yazmayı planlıyorum.
Cuma günü Yüksek Lisans için başvurumu yaptım.
Haftaya derslerim başlıyor.
Yıllar sonra tekrar öğrenci olmak çok garip geliyor.
Yine de tatlı bir heyecan...

Bu çalışmalarım ister istemez oğlumu etkileyecek.
Anneciğim şunu bil "bugün ne yapıyorsam, senin yarınların daha güzel olsun" diye...
Daha çok özen göstereceğim onunla daha kaliteli zaman geçirebilmek için...

Malzemeler
1 kg taze fasülye
2 adet soğan
3-4 tane sivri biber
4-5 diş sarımsak
2 kesme şeker
4 adet domates
8 yemek kaşığı zeytinyağı
Tuz

Hazırlanışı

Önce fasülyeleri ayıklayıp, yıkıyoruz. Daha sonra enine ikiye kesiyoruz, uzun uzun.


Daha sonra düdüklü tencerenin dibine soğanları ve biberi ince ince doğruyoruz.

Onların üzerine fasülyeleri düzgünce diziyoruz.
Servis yapacağımız zaman rahat olsun diye...


Üzerine sarımsakları doğruyoruz. Kabukları soyulmuş domatesleri küçük küçük doğruyoruz ve en üzerine yayıyoruz.


Zeytinyağı, şeker ve tuzu da ekliyoruz.
Hiç su koymadan düdüklü tencerede 20 dakika pişiriyoruz.


Piştikten sonra şeklini bozmadan tabağa alıyoruz.
İstediğiniz gibi süsleyebilirsiniz.
Servisten önce şöyle bir önerim olabilir; 2 diş sarımsağı azıcık tuzla dövüp, üzerine 1-2 kaşık zeytinyağı ekleyerek en üzerine sos olarak dökebilirsiniz hatta fırça ile sürebilirsiniz.
Böylece daha parlak bir görüntü ve damak çatlatan bir lezzet elde edebilirsiniz.


Afiyet olsun...

12 Eylül 2012 Çarşamba

Mayalı Poğaça (Tereyağlı)


Geçen gün bir kaşar peyniri aldım. Herzaman aldığım marka olmadığı için başka bir marka aldım ama Kuzey Efendi hiç beğenmedi (ben de ona kesinlikle katılıyorum). Atacak halimizde yok.
Ne yapsam nasıl değerlendirsem diye düşündüm ve poğaça yaptım.

Malzemesi  (32 poğaça)
2 yumurta ( bir tanesinin sarısı üzeri için ayrılacak)
1,5 su bardağı süt
150 gr tereyağ (oda sıcaklığında)
Yarım su bardağı sıvıyağ
1-1,5 yaş maya
4 yemek kaşığı şeker
2 tatlı kaşığı tuz
Aldığı kadar un

İç Malzemesi
Kaşar peyniri
İsteğe bağlı her şey konulabilir (zeytinde çok yakışıyor).

Hazırlanışı
Öncelikle süt biraz ısıtılarak ılık hale getirilir.  Süt, şeker ve maya konularak yaklaşık 45 dakika- bir saat kadar üstü örtülerek ılık bir yerde mayalandırılır.

Diğer malzemeler de katılarak, kulak memesi kıvamında yumuşak bir hamur elde ediyoruz.


Küçük parçalar alarak içine iç malzemesini koyuyoruz ve istediğimiz şekilde şekillendirebiliriz. Ben kaşarları bütün koydum. Rendelemeye üşendim ;)


Tepside biraz mayalanırsa çok daha yumuşak poğaçalar oluyor.

Üzerine yumurta sarısı sürerek 200 derece fırında pişiriyoruz.

Gurme oğlumun beğenmediği kadar var.
Kaşar dediğiniz sıcağı görünce erir.
Bir poğaçanın ek yerini ters koymuşum durum ortada kalıp gibi kaldı.
Lezzet olarak kötü değildi.
 En azından pişmiş hali çiğ halinden daha iyiydi ;)
Afiyetle yenildi.
Tereyağ kokan mis gibi yumuşacık poğaçalarımız oldu...

Afiyet olsun...

11 Eylül 2012 Salı

Patlıcan Kebap


Merhaba...
Sanırım problemim çözüldü.
Bu arada yayınlayacağım çok şey birikti...
Neler yaptım neler ;)

Önce Kuzey Efendi bu aralar ne yapıyor, ondan bahsetmek istiyorum.

Küçük Bey'in kahvaltı keyfi...

Oğlum artık kahvaltısını "pende peynir" (pembe peynir) ile yapıyor ;)
Bilin bakalım "pende peynir" ne?

Paşa artık ne yiyeceğine kendi karar verdiği için annem soruyor, 
- Kuzey kahvaltıda ne yiyeceksin, diye.
Paşa cevap veriyor "men, pende peynir yicem".
Tabii ki ben anlamıyorum. Annane devam ediyor.
-Yumurtanı nasıl yiyeceksin...
- Pişik...

Türkçe meali;
Pende peynir; Kaşarı kibrit çöpü gibi doğrayıp, vişne reçeli ya da çilek reçeline batırıp yiyormuş.
İşte onun adı pende peynirmiş.
Pişik; sahanda yumurtanın yeni adı ;)

Kuzey'in annane kahvaltısı...
Üçgen peynir ya da pende peynir (kaşar) (tercih yapıyor, ikisinden de yerse, kim naz yapacak?)
Yumurtası "pişik" ya da "suda" (kendi karar veriyor, rafadan olursa sarısı yenmiyor).
Domates-salatalık kesinlikle olacak ama mutlaka domatesin kabukları soyulacak ayrıca oda sıcaklığında olacak, azıcık soğuk olursa yememek için mazeret bulunmuş oluyor, yenmiyor.
Zeytin, küçük sele zeytini olacak, az tuzlu, çok etli olmayacak, beğenirsek yiyoruz, beğenmezsek sofraya gelip gidiyor, yenmiyor.
Arada bir sebzeli krep... annanesinin onu yedirmek için değişik oyunları var,
ben bu konunun tamamen dışındayım ;)
Süt, çilekli olacak...

kahvaltının sonunda annanesiyle keyif yaparken şekersiz "paşa çayı" içilecek.

Tam keyif adamı oldu, paşa...

Kahvaltının nerede olacağı konusunda pazarlık aşaması,
- Annane evde yemek istemiyorum, parka gidelim, diyormuş.
Haftanın 2-3 günü sevgili annanemiz ile parkta kahvaltı...
(parktaki kahvaltılarını görseniz, havuzun kenarındaki çardağa yerleşiliyor,
bir tarafı çocuk parkı diğer tarafı havuz, masa örtülerine kadar özel...)
Park olmazsa balkon...

Biz senin hakkını nasıl öderiz, sevgili annanemiz...

Kuzey'in benimle kahvaltısı...
Sabah kalkılıyor "anne, işe gitme..." nazlanması.
- Tamam oğlum, bugün iş yok.
- Anne, men acıktın (yanlış yazmadım, daha ekleri tam yerli yerinde kullanamıyoruz)
- Tamam hayatım kahvaltı yapalım, ne yiyelim.
- Kek, çilekli süt...
Sonra 3,5 saat süren bir kahvaltı nazlanması ve yalan yanlış bir kahvaltı...


Yani oğlum haftasonları yarı aç - yarı tok geziyor.

Gelelim tarifimize...

Malzemeler
1 kg patlıcan
Sıvıyağ (kızartmak için)
3 adet domates
6-7 tane sivri biber

Köftesi için;
Yarım kg kıyma
1 kuru soğan (rendelenmiş)
1 yumurta
Yarım su bardağı ekmek içi (ben ekmeği fırında kurutup robottan geçiriyorum. Hazır oluyor.)
Maydanoz (o an evde yoktu, ben koymadım)
Karabiber
Kırmızı pulbiber
Kekik
Tuz

Sosu İçin;
1  kaşık salça
Sıvıyağ
2 diş sarımsak
1 çay kaşığı şeker
tuz
su


Hazırlanışı

Önce köfte malzemelerini iyice karıştırarak köftemizi yoğuruyoruz. Ekmek içi az gelirse ekleyebilirsiniz. Soğan ve yumurtanın büyüklüğüne göre miktarı değişebiliyor. Yoğurulmuş köftemizi yarım saat kadar dinlendirip, ondan sonra şekillendiriyoruz.

Daha sonra patlıcanları yıkayıp alacalı soyuyoruz. Yaklaşık 15-20 dakika tuzlu suda bekleyiyoruz. Daha sonra iyice korulayıp, 2-3 parmak eninde doğruyoruz. Ben sıvıyağda birazcık kızarttım ve havlu kağıda çıkartarak fazla yağını çektirdim. Dışarıda çiğden koyup pişiriyorlar ama onların fırınlarının ısısı evdekilerden çok yüksek ya da mangalda yapıyorlar onun pişirmesi de ev tipi fırınlardan farklı... 

Neyse ben böylesini tercih ettim, siz patlıcanları çiğden koyarak da deneyebilirsiniz ;)

Bir patlıcan, bir köfte tepsiye dizdim. Daha küçük bir tepsiye de dizebilirsiniz. Ben ortada kalan boşluğa ikiye keserek domates koydum (domates lezzetlendiriyor) ve dilimlenmiş domates ve biberle üzerini süsledim.

Başka bir tencerede sıvıyağda salçasını kokusu çıkana kadar kavurdum biraz sıcak su ile açarak tuz, şeker ve sarımsağını ilave ettim. Birkaç dakika bu şekilde pişti.

Bu sosu patlıcanların üzerini geçmeyecek şekilde tepsiye döktüm. Aceleniz varsa biraz ocakta kaynatıp, daha sonra fırına verebilirsiniz. Direk fırına verirseniz üzerini aleminyum folyo ile kapatırsanız üstleri yanmaz. Pişmesine yakın folyoyu alıp üstlerinin kızarmasını sağlayın.

Afiyet olsun...

7 Eylül 2012 Cuma

Zeytinyağlı Kırmızı Biber Dolması


Bir haftadır internetteki bir sorun nedeniyle boloğumu görüntüleyemiyorum. Aslında "blogspot.com" uzantılı hiçbir sayfayı açamıyorum.
Kontrol paneli "blogger" uzantılı olduğundan görüntüleyebiliyorum ancak fotoğraf ekleyemiyorum. En azından ekleyip ekleyemediğimi ben göremiyorum.
Yorumları kontrol panelinden görüp yayınlayabiliyorum ancak cevap yazamıyorum ;(
Durumlar karışık yani...

Bu post bir deneme niteliğinde...

Gelelim dolmamıza...

Malzemesi
1 kg kırmızı biber

İç Malzemesi
2,5 su bardağı pirinç
6-8 adet kuru soğan (gözünüze çok gelebilir ama lezzetin kaynağı)
1 yemek kaşığı salça
Maydonoz
Nane
Kırmızı biber
Karabiber
1 çay kaşığı şeker
Tuz
Sıvıyağ

Pişirmek için
Zeytinyağı
Tuz


Hazırlanışı

Önce kırmızı biberler yıkanır ve güzelce ayıklanır.



İç harcı için önce soğanlar doğranır ve kırmızı biberle sıvıyağda kavrulur. 
Daha sonra ayıklanıp, yıkanmış pirinç eklenir, tuz ve şeker atılarak iyice kavrulur. 
Pirinç iyice kavrulunca, salçasını eklenir.
Karabiber ve bol nane eklenip tane tane olana kadar kavrulur.
Ocaktan alınır ve ince ince doğranmış maydanoz üzerine serpilir.
Yarım saat dinlendirilir ve harmanlanır.

Biberler fazla bastırmadan ama gevşekte olmayacak şekilde doldurulur (çok bastırırsanız pişmez, az koyarsanız içleri sulu sulu olur).


Biz iç hazırlama işini biraz abartmışız ;) Arada bunlarda çıktı. Kırmızılar sofraya, yeşil olanlar çalışan kadınların kurtarıcısı derin dondurucuya gidiyor.

Dolmalarımızı tencereye diziyoruz. Dolmaları geçmeyecek şekilde (dolmaların bir parmak altında) su konulur.

Normal tencerede önce birkaç dakika kaynatın sonra altını kısarak pişirebilirsiniz.

Afiyet olsun...